Ana içeriğe atla

KUŞÇUBAŞI EŞREF BENJAMIN C. FORTNA





Eşref…

Bir serdengeçti, gözünü budaktan esirgemeyen, ele avuca gelmeyen bıçkın karakteri ile Osmanlının son dönemine damga vurmuş bir nefer... Günümüze kadar gelen bir kaç fotoğrafındaki gaddar bakışları ile kendini ele veren bir Çerkez, Enver Paşaya sadık ve inanmış bir subay, bir fedai zabitan...

Deli dolu kişiliği ile başı beladan kurtulmaz. Kulelide karıştığı bir kavga sonucu Edirne'ye sürülür. Edirne ile sonraki yıllarda Batı Trakya İslam Cumhuriyetini kuracağı yıllarda yeniden kesişecektir. Jön Türkler ile bağlantısından dolayı babası ve kardeşi selim ile birlikte Hicaza sürülür. Burada Arap şeyhleri ile bağlantılar kurar. Arapçası muazzamdır.

Türkiye'ye döndüğünde Batı Anadolu'da Çerkez Reşid ve kardeşi Çerkez Ethem ile eşkiyalık yapar. Bu tarihten sonra Enver Paşa ile birlikte ver elini Balkanlar, Kuzey Afrika, Hicaz, Yemen'de zorlu bir mücadelede döneminde rol alır. Sahadadır. bu bölgeleri teşkilatlandırır, eğitim verir. bu cephelerde Türkiye Cumhuriyetini kuran kurucu ekiple birlikte omuz omuza çarpışır. 

Hicaz'a ulaştırılması gereken yüklü miktarda parayı kendini feda ederek yaveri Zenci Musa ile birlikte Fahreddin paşa'ya ulaştırır. Bu görev sırasında 40 kişilik grubu ile bir kaç bin kişilik Arap aşiretlerinden teşekkül bir birlik ile saatlerce çarpışır. Bir çok arkadaşını kaybeder, kendisi yaralanır ve esir düşer. Ayağını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır ancak bedevilerin tedavi yöntemi ile iyileşir. Malta'da üç yıl geçirir. 


İstanbula döner. Ancak birinci dünya savaşının kaybedilmesi ile birlikte İTC'nin baş isimleri ülkeyi terk etmiştir. Kemal paşa kurtuluş savaşını başlatmak istemektedir. Eşrefe İzmit Bolu dolaylarının Kuvayi Milliye komutanlığı verilir. Ancak Kemal Paşa ile yıldızları bir türlü barışmaz. Çünkü Enver Paşanın kurtuluş savaşında yer alan isimler üzerinde hala bir etkisi vardır. Eşref'te bunların başında yer almaktadır. Hatta kardeşi Selim, Enver Paşa ile birlikte Rusya'da çarpışmaktadır. Enver bu çarpışmaların birinde şehid olur. 41 yaşındadır. 


Bu nedenle Kemal Paşa ile yolları ayrılır, eski dostları Çerkez Ethem ve Reşid ile birlikte Yunan tarafına geçer. Kurtuluş savaşı kazanılır. Adı 150'likler listesinde yer alır. Yeni kurulan Türkiye cumhuriyetine girişi yasaklanır. 1938 yılında 150'likler affedilir, ancak affedilecek bir suç işlemedim diyerek bunu reddeder. Yunanistan ve Mısır'da sürgün hayatı yaşar. 1950'lerden sonra  Türkiye'ye döner.

Aşeri mübeşşere dediği eski silah arkadaşlarından kimse kalmamıştır. Yaşlanmıştır. Ancak bıçkın karakteri hala aynıdır. İzmir'de kendisini ziyarete gelen yabancı bir yazarın anlattığına göre, eve geldiğinde Eşrefi evde bulamaz. Çünkü o gün mahkemesi vardır. Bir faytoncuyu darp ettiği gerekçesiyle savunma yapmaktadır. Savunmasında faytoncunun şapkasıyla alay ederek kendisini tahrik ettiğini söylemektedir. 

Darı bekaya göçeceği 1964 senesine kadar silah arkadaşlarının ailelerini ziyaret eder, dostlarına vefa gösterir. 

Eşref... millet için, din için, ittihadı İslam için fedai can eylemiş bir nefer... aksiyon adamı... bir savaşçı... Sayısız badire atlatmış milletin kaderini belirlemiş bir ittihatçı…

Bir avuç dostuyla Osmanlının ayakta kalması için Afrika’da, Balkanlar’da, Arabistan’da ve Anadolu’da bir ömür harcamış, bir milletin kaderini belirlemiş Teşkilat'ı mahsusa subayı. 

Not: Benjamin Fortna'nın Kuşçubaşı Eşref Kitabından esinlenerek kaleme alınmıştır. Kitabı Selçuk Uygur Türkçeye çevirmiştir. 

16/02/2018
Ankara

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ENVER PAŞA

Nevzat Köseoğlu’nun kaleme aldığı Şehit Enver Paşa eserini geçtiğimiz ay okuma fırsatı buldum. Enver Paşa hakkında çok şey söylenmiştir ve söylenecektir. Osmanlının son döneminde yaşananlar hakkında tarih şuuru ile yaklaşmak gerektiği ve o dönem içinde söylenenlerin o dönemin konjonktürü düşünülerek değerlendirilmesi gerektiği tartışmasız bir hakikat. Bu nedenle, Paşa hakkında ileri geri hüküm vermek bu yazının konusu ve dahi haddimiz değil. Ancak Trablusgarp’tan Balkanlara, birinci dünya savaşından Çanakkale’ye kadar Osmanlının kaderinde rol oynamış en önemli şahsiyetlerden biri olarak Paşa hakkında kitaplar yazılması ve yapılanların değerlendirilmesi gerektiği de ortada. Burada dayanacağımız tek nirengi noktası zannederim adil değerlendirme olması gerektiğidir. Kitaptan elde ettiğim en önemli kazanım, Osmanlının son dönemindeki şuur ile şimdilerde sahip olduğumuz bakış açısı ve ufkumuz arasında dağlar kadar fark olduğudur. Bir cihan devletinin varlığını korumak üzere giriştiğ...

TÜRK TARİH FELSEFESİ

TÜRK TARİH FELSEFESİ  (MEHMED NİYAZİ) Kitabın adından hareketle daha derin ve kuramsal analiz bekleyerek okumaya başladım. Ancak sona doğru beklediğimi bulamamanın verdiği hayal kırıklığı ile son sayfaya erişebildim diyebilirim. Kitabın, adının ağırlığını çektiğini söylemek zor ancak içinde yer alan çok değerli şeyler olduğunu ifade etmem gerekir. Müellifin bir dert taşıdığını ilk cümlelerden anlıyorsunuz. Acı ama doğru bir tespit ile şunu söylüyor yazar: “biz kim olduğumuzu bilmiyoruz”. Tarihi öğrenmeye neden ihtiyaç duyulduğunu işliyor önce müellif. Ancak tarihi yazan aklın bundaki yerinin ihmal edilmemesi gerektiğinin altı çiziliyor. Her ne kadar tarih bir bilim olarak görülse de, onu yazan kişinin öznelliği tarihin aktarılmasındaki önemine değiniyor yazar. Ancak Türk tarihini yazanların hepsinin batı milletlerinden olduğunu belirtiyor. Hiçbir millette görülmeyen bu durumun Fransa ve Almanya’daki örneklerine dikkati çekiyor ve soruyor yazar: “Fransız tarihi...