Geçen hafta, iş gezisi için bir grup arkadaşla İsveç'e gittik. Oradayken yaşadığım iki olayı sizlerle paylaşmak isterim, sonuçlarının önemli olduğunu düşünüyorum.
İlki bir taksici ile. Son gün toplantıdan çıktık, hava alanına nasıl gideceğimizi istişare ederken, yolun karşısında bekleyen taksicilerle konuşmaya başladık. İsveç'te garip bir uygulama var ki taksiler bir nevi dolmuş gibi çalışıyor, sabit fiyat üzerine pazarlık edip biniyorsun. Pazarlık sonrası taksici bizim Türk olduğumuzu anlamış olacak ki "Türkiyeli misiniz?" diye sordu. "Evet" cevabını duyunca gözlerinde bir ışıltı ile "Bende Trabzonluyum" dedi. Şaşırdık tabii. Devamla "benim dedem Trabzonlu, babam Trabzonda doğmuş, 1950'lerde buraya göç etmişiz. Ben ise Stockholm'de doğdum" dedi.
Ağzından bir ara "biliyor muyuz acaba " tereddütü ile "Pontus" kelimesi çıkıp gözlerime bakarak biran duraksadı. Tebessüm ve onay anlamında başımı sallayınca devam etti. Bu Rum olduğununda bir delili oldu bizim için.
Taksicnin adı Nikolas Kalendetiris gibi birşeydi. Evet, taksici Nikolas abi bir Osmanlı Rum'u idi. Kendi soyadını kastederek, "Kalande"nin Türkçe'de bir anlam ifade edip etmediğini sordu, "İnsanlara çok hediye veren manasında bir şey" diye ekledi. Bahsettiği "Kalender" kelimesi idi. Söyledik. Cevabını biliyormuş gibi başını salladı.
- Akraba var mı Trabzonda?
- Kuzenler var
- Gider misiniz?
- Hiç gitmedim ama gitmeye niyetliyim.
- Kemençe'yi bilir misin?
- el işareti ile kemençe çalar gibi yaparak "Kemenç" dedi.
ve gülüşmeler...
Dedesinden bahsetti. Dedem birşey yapacağı/edeceği zaman, Yunanistandan önce Türkiye'ye referans verirdi dedi. bu cümlesini çok önemsedim çünkü küllenen bir özlemin ifadesi gibiydi, bu cümleyi söyleyen dedesinden sirayet ettiği hal ile.
bu arada havaalanına yaklaşmıştık.
- İlerde Trabzon'a yerleşirsin belki, orası senin memleketin. dedim
Tebessüm etti.
Arlanda 5. Terminalde indik. Selamlaşıp ayrıldık.
(İkincisi)
Uçağın saati geldi. Arkada bir yerlerde pencere kenarında idi yerim. üçlü koltuğun ortası boştu ve koridor tarafına birisi oturdu. Kitap, gazete, kağıtlar ve kalem... mürekkep yalamış biri benziyordu ki muhabbet etmek istedim.
- İsveçli misiniz?
- Evet. Siz?
- Türkiye. Yolculuk İstanbula mı?
- Evet.
- Son durak İstanbul mu?
- Güneye gideceğim.
- Antalya ?
- yo... Kobane sınırına. Gazeteciyim ben.
Bir anda ilginç bir konuşmanın başında gibi hissettim. Lakin fazla ürkütmemek için bir kaç soru sormasını bekledim. Ne amaçla ve ne kadar zamandır burada olduğumuzu falan sordu. Bir süre sessizlikten sonra Kobaneye geçecek misiniz diye sordum. Bunu düşündüğünü ama hala tehlikenin sürdüğünü, büyük olasılıkla gitmeyeceğini belirtti.
- Kobane yi nasıl değerlendiriyorsun (diye sordum)
- Nasıl yani?
- Yani bir kaç yıldır savaş sürüyor, bunca olaylar yaşanmışken bir anda bu kadar gündeme gelmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Niyetimi anlamış gibi hafif tebessüm etti.
- Kobane sembolik bir anlam kazandı. Stratejik bir nokta. vs.vs. (kem küm etti.) Sen nasıl değerlendiriyorsun?
- Kobane teröristlerin merkezi. Türkiyede ki destekçileri de belli dedim. (tavrım net!)
Ve asıl hedefim olan sorunun tam zamanıydı.
- Hükümeti nasıl buluyorsunuz?
(Cevap vermek istemediği belliydi ancak sormuştum)
- Erdogan batıda popüleritisini kaybetti. siz ne düşünüyorsunuz? dedi. ( cevap verişinden cb. Erdoğanı onaylamadığı belliydi)
- Erdoğan Türkye içinde hala populer. Ama laik kesim sevmiyor. çünkü politikasını islam ve müslümanlar temelinde sürdürüyor. Osmanlının egemen olduğu ve hala bağlarımızın bulunduğu bölgelerle, Avrupa, balkanlar, Afrika ve Orta doğu vs. , ilişkiler kuruyor, Osmanlıdan gelen bu bağları hareketlendiriyor. Batının çifte standardını eleştiriyor, mesela dünya 5 ten büyük diyor. Bütün bunlar Türklere Osmanlıdan kalma birşeyler hissettiriyor. Erdogan ve başbakan Davutoğlu büyük düşünüyor, hedefleri büyük.
dedim.
Bunu bilerek yapmıştım. İnsanlara haber servis eden batılı bir gazetecinin, ne düşündüğümüzü ve nasıl bir haleti ruhiye içinde olduğumuzu herhangi birimizden, sıradan birinden duymasını istemiştim. Verdiğim bu cevap diğer taraftan Erdoğanın popülüritesinin batıda neden azaldığınında bir cevabı niteliğinde idi. Çünkü eminim ki batılı hiçkimse saydığım bu işlerin gerçekleşmesini istemez.
Tavırlarından anlaşılan o ki verilen mesaj yerine varmıştı. Bir süre sessizlik oldu ve "ben okumama devam edeyim" dedi ve başını kağıtlarına gömdü.
Yaşadığımız bu anektotlardan "batı bizden hala korkuyor" mesajını çıkaracak değilim ancak Batının asli unsuru olmuş gurbetçiler ve genlerinde Osmanlı'yı taşıyan gayrimüslimler (Rum, Ermeni vs.) BB Davutoğlu'nun bahsettiği "Derinlik" kavramının farklı bir boyutunu oluşturuyor. Özellikle gayrimüslimlere ulaşma "Stratejisi" nin göz ardı edilmemesi gerekir kanısındayım. Gerçi Ermenilerle yakınlaşma çabasını basından duyuyoruz. Aynı çaba Rumlar üzerinde de yapılabilir. Vesselam.
İlki bir taksici ile. Son gün toplantıdan çıktık, hava alanına nasıl gideceğimizi istişare ederken, yolun karşısında bekleyen taksicilerle konuşmaya başladık. İsveç'te garip bir uygulama var ki taksiler bir nevi dolmuş gibi çalışıyor, sabit fiyat üzerine pazarlık edip biniyorsun. Pazarlık sonrası taksici bizim Türk olduğumuzu anlamış olacak ki "Türkiyeli misiniz?" diye sordu. "Evet" cevabını duyunca gözlerinde bir ışıltı ile "Bende Trabzonluyum" dedi. Şaşırdık tabii. Devamla "benim dedem Trabzonlu, babam Trabzonda doğmuş, 1950'lerde buraya göç etmişiz. Ben ise Stockholm'de doğdum" dedi.
Ağzından bir ara "biliyor muyuz acaba " tereddütü ile "Pontus" kelimesi çıkıp gözlerime bakarak biran duraksadı. Tebessüm ve onay anlamında başımı sallayınca devam etti. Bu Rum olduğununda bir delili oldu bizim için.
Taksicnin adı Nikolas Kalendetiris gibi birşeydi. Evet, taksici Nikolas abi bir Osmanlı Rum'u idi. Kendi soyadını kastederek, "Kalande"nin Türkçe'de bir anlam ifade edip etmediğini sordu, "İnsanlara çok hediye veren manasında bir şey" diye ekledi. Bahsettiği "Kalender" kelimesi idi. Söyledik. Cevabını biliyormuş gibi başını salladı.
- Akraba var mı Trabzonda?
- Kuzenler var
- Gider misiniz?
- Hiç gitmedim ama gitmeye niyetliyim.
- Kemençe'yi bilir misin?
- el işareti ile kemençe çalar gibi yaparak "Kemenç" dedi.
ve gülüşmeler...
Dedesinden bahsetti. Dedem birşey yapacağı/edeceği zaman, Yunanistandan önce Türkiye'ye referans verirdi dedi. bu cümlesini çok önemsedim çünkü küllenen bir özlemin ifadesi gibiydi, bu cümleyi söyleyen dedesinden sirayet ettiği hal ile.
bu arada havaalanına yaklaşmıştık.
- İlerde Trabzon'a yerleşirsin belki, orası senin memleketin. dedim
Tebessüm etti.
Arlanda 5. Terminalde indik. Selamlaşıp ayrıldık.
(İkincisi)
Uçağın saati geldi. Arkada bir yerlerde pencere kenarında idi yerim. üçlü koltuğun ortası boştu ve koridor tarafına birisi oturdu. Kitap, gazete, kağıtlar ve kalem... mürekkep yalamış biri benziyordu ki muhabbet etmek istedim.
- İsveçli misiniz?
- Evet. Siz?
- Türkiye. Yolculuk İstanbula mı?
- Evet.
- Son durak İstanbul mu?
- Güneye gideceğim.
- Antalya ?
- yo... Kobane sınırına. Gazeteciyim ben.
Bir anda ilginç bir konuşmanın başında gibi hissettim. Lakin fazla ürkütmemek için bir kaç soru sormasını bekledim. Ne amaçla ve ne kadar zamandır burada olduğumuzu falan sordu. Bir süre sessizlikten sonra Kobaneye geçecek misiniz diye sordum. Bunu düşündüğünü ama hala tehlikenin sürdüğünü, büyük olasılıkla gitmeyeceğini belirtti.
- Kobane yi nasıl değerlendiriyorsun (diye sordum)
- Nasıl yani?
- Yani bir kaç yıldır savaş sürüyor, bunca olaylar yaşanmışken bir anda bu kadar gündeme gelmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Niyetimi anlamış gibi hafif tebessüm etti.
- Kobane sembolik bir anlam kazandı. Stratejik bir nokta. vs.vs. (kem küm etti.) Sen nasıl değerlendiriyorsun?
- Kobane teröristlerin merkezi. Türkiyede ki destekçileri de belli dedim. (tavrım net!)
Ve asıl hedefim olan sorunun tam zamanıydı.
- Hükümeti nasıl buluyorsunuz?
(Cevap vermek istemediği belliydi ancak sormuştum)
- Erdogan batıda popüleritisini kaybetti. siz ne düşünüyorsunuz? dedi. ( cevap verişinden cb. Erdoğanı onaylamadığı belliydi)
- Erdoğan Türkye içinde hala populer. Ama laik kesim sevmiyor. çünkü politikasını islam ve müslümanlar temelinde sürdürüyor. Osmanlının egemen olduğu ve hala bağlarımızın bulunduğu bölgelerle, Avrupa, balkanlar, Afrika ve Orta doğu vs. , ilişkiler kuruyor, Osmanlıdan gelen bu bağları hareketlendiriyor. Batının çifte standardını eleştiriyor, mesela dünya 5 ten büyük diyor. Bütün bunlar Türklere Osmanlıdan kalma birşeyler hissettiriyor. Erdogan ve başbakan Davutoğlu büyük düşünüyor, hedefleri büyük.
dedim.
Bunu bilerek yapmıştım. İnsanlara haber servis eden batılı bir gazetecinin, ne düşündüğümüzü ve nasıl bir haleti ruhiye içinde olduğumuzu herhangi birimizden, sıradan birinden duymasını istemiştim. Verdiğim bu cevap diğer taraftan Erdoğanın popülüritesinin batıda neden azaldığınında bir cevabı niteliğinde idi. Çünkü eminim ki batılı hiçkimse saydığım bu işlerin gerçekleşmesini istemez.
Tavırlarından anlaşılan o ki verilen mesaj yerine varmıştı. Bir süre sessizlik oldu ve "ben okumama devam edeyim" dedi ve başını kağıtlarına gömdü.
Yaşadığımız bu anektotlardan "batı bizden hala korkuyor" mesajını çıkaracak değilim ancak Batının asli unsuru olmuş gurbetçiler ve genlerinde Osmanlı'yı taşıyan gayrimüslimler (Rum, Ermeni vs.) BB Davutoğlu'nun bahsettiği "Derinlik" kavramının farklı bir boyutunu oluşturuyor. Özellikle gayrimüslimlere ulaşma "Stratejisi" nin göz ardı edilmemesi gerekir kanısındayım. Gerçi Ermenilerle yakınlaşma çabasını basından duyuyoruz. Aynı çaba Rumlar üzerinde de yapılabilir. Vesselam.
Yorumlar
Yorum Gönder